AKYAZI NOSTALJİ YAZILARI -85-

     Bu haftaki nostalji yazımızda Akyazı’nın biraz dışına çıkıp yine geçen haftaki gibi güncel bir konuda yazacağız inşallah! Bu yazıya benzer bir yazı daha önce yazmıştım.Fakat konunun önemine binaen tekrar yazmak ihtiyacı hissettim.

     Geçenlerde basında belki sizde okumuşsunuzdur. Bir bayan kardeşimiz banyoda temizlik yaparken kireç sökücüyü fazlaca teneffüs edince vefat etmişti. İşte buradan yola çıkarak hem biraz gerilere giderek hem de

günümüzde evlerimizi adeta kanserojen deposu haline getirdiğimiz deterjan ( =beterjan ) ve diğer çeşitlerinden bahsedeceğiz kısmet olursa. Evet,başlığımız :

                                 DETERJANLAR VE ÇEŞİTLERİ

     Evet, yazımıza yine adet üzere eskiden diye başlayalım.Efendim, önce eskiden analarımız nasıl çamaşır yıkardı bir bakalım: Çamaşır günü olduğu zaman bahçeye piknik tüpü oturtulur veya tenekeden yapılmış toz sobasının üzerine kazan koyulur.Kazan inceden fıkırdamaya başlar.Beyazlar zaten akşamdan yatırılmıştır

çamaşır suyuna.Maşrapa maşrapa haşlak su alınır ve galvaniz leğende kalıp sabunla çitilene çitilene köpürtülür.

Kadınlar titizliğine göre ikinci su üçüncü su yıkar ,mutlaka şartlarlar.Çamaşır sıkmak bilek ister, koca çarşafları öyle bir kapıp kıvırırlar ki gemi halatı gibi gıcırdar. Bahçeye çekilen İplere mandallarla takıp kurutur, sonra jilet gibi katlarlar.

   Renkliyi herkes yıkar da beyazı ağartmak ustalık ister. O beyaz ötesi rengi yakalamak için çivit atılır son suya.Aslında çamaşırı ağartan güneştir.Yalap şap yıkasan bile temmuz günü astıysan kâğıt gibi olur evelallah.

Peki şimdi sorsak acaba hangi evde galvaniz leğen,mayi sabun,çivit,kola bulunur bu saatten sonra? Yalnız şunu da belirtelim :  Çocukken analarımız bizleri odanın içinde sıcak sobanın yanında galvaniz leğende yıkardı..

     İlerleyen yıllarda elle çamaşır yıkamaktan yavaş yavaş çıkılır ve çamaşır makinesine geçilir.Zamanla çarklı, merdaneli,yarı otomatik,kurutmalı,durulalamalı.., derken daha sonraları programlılar çıkar. Komut verirsiniz misal saat onda başla yirmi dakika sonra kapat; çayını, kahveni iç ;geç uykuya.Suyunu kendi ısıtır deterjanı

kendi alır,yıkar,paklar,sıkar,kurutmaya geçer.Size de asmak kalır.( Eee onuda yapın ama !) Gerçi şimdi de kurutma makineleri çıktı.Çamaşır makinesinden çıkan çamaşırları alıp kurutma makinesine atıyorlar kupkuru

çıkıyor doğru dolaba.Sonra da hanım kardeşlerimiz konuşuyorlar:" Bu gün şu kadar çamaşır yıkadım, çok

yoruldum ." filan.Ya ablacım,çamaşırı  sen mi yıkadın ya? Hepsini makine yapmış, sen sadece kahveni içip seyretmişin.Onun için her zaman şükredin.

      Çamaşır makinaları ile hayatımıza deterjanlar da  (=beterjan ) girer.Tursil, Persil,Pop,Omo,Fay,Vim'le tanışırız yıllar sonra.Hep kanserojen maddeler...Hanımların tanıştığı ilk kimyasal, çivit olmuştu galiba. Beyazların  son suyuna bir çivit salınır,çamaşırlar  sarımsılıktan kurtulurdu.Çamaşırlara sanki mavimsi bir hava verirdi ve işin iyice cılkı çıktı. “Mintaxla canım Mintaxla….”Bir de güneş sabunu vardı di mi?Naylon poşet içinde satılırdı ve genellikle sanayilerde,tamirhanelerde ve lokantalarda kullanılır; kir ve yağları çıkarırdı.

     Şimdi " Efendim eskiden " diye başlayacağım,m okuyucular "Yine mi?" diyecekler.Evet, eskiden evlere çuvalla sabun alınırdı.Bulaşıkta, çamaşırda zeytin yağlı yeşil sabun kullanılırken  taşlar,tahtalar mayi sabunla ovalanırdı.Ak toprağı kumla karıştırır; sahanları,kâseleri, kirden yağdan arındırırlardı. Temizlik daha ziyade fizikîdir.Bu yüzden bir köşede talaş,kül, kepek,saklarlardı. Haydi yağ sökmek için bir damla kullandın.Öyle pamuk helva gibi köpürtmek neden  be abla ? Bütün bunlar dereye,ırmağa,denize karışacak ve müsilaj olarak dönecek sana.

       Geçenlerde haberlerde çıktı.Kadıncağız fazla teneffüs etmiş olmalı ki kireç sökücüden ve mevta oldu. Değdi mi yani, ne olur fayanslar kireçli kalsa? Bir de temizlik takıntısı olan hanım kardeşlerimiz var.

Bunlar banyo,lavabo,tuvalet ovalarken tuz ruhu, çamaşır suyu,ne varsa boca eder ayak altına.Kesinlikle ikisini bir kullanmayın.O kokuyu hatırlıyorsunuz değil mi ?Hani hafif ekşimtırak ! O çıkan klor gazı felaket zehirleyicidir. Klor gazı,Birinci Cihan Harbi’nde kimyevî silah olarak kullanılmış ve yasaklanmıştır" zinhar (kesinlikle,asla) " kaydıyla. Eğer soluduğunuz yer kapalı bir mekansa buyurun cenaze namazına!

     Kir ve yağ sökücüler,fayans parlatıcılar,sarı sular,sentetik kokular,yumuşatıcılar….Hani bir nevi kimyevi saldırı altındayız. Hangisinden kaçacaksın sonunda? Sonra sorarsınız :”Bu çocuk niye astım oldu acaba?” Bir de gıda beyazlatıcıları var.Bildiğimiz un nasıl beyaz olabilir ki kendisi buğday benizli bir defa. Onun için Canan Karatay bas bas bağırıyor, beyaz ekmek yemeyin diye.Pancar ve şeker kamışı beyaz değil ama toz şeker bembeyaz.Pamuk da öyle.Şüphesiz ağartılıyor,tenimiz kimyevi maddelere maruz kalıyor. Süt, yoğurt, kaymak beyaz değildir.Beyaz peynir bile beyaz değildir hatta.Bakın kar için bir şey diyemem.Harbiden beyazdır. En rahat okunan kitaplar sarı renkli olanlardır.Beyaz kâğıt parlar,gözü yorar. İyi de kime anlatıyorsun bunları? Kadınlar beyaz ötesinden vazgeçer mi?.Çok beklersin daha.Beyazın da beyazı var di mi?Ortalığı nasıl deterjana boğdularsa ilk yağmurda caddeler köpürüyor  ve sonra nereden çıktı bu müsilaj?

       Evvelce yer sofraları açılırdı malum,ortaya üç sahan konurdu. Birinde yemek,birinde pilav,birinde turşu veya salata ortaya karışık, İsteyen istediğinden kaşıklardı. Şimdi çorba kâsesini alıp ana yemeği veriyorlar.

Zeytinyağlılar,ara sıcaklar,tereyağlılar,sütlüler,çörekler,börekler,hoşaflar,tatlılar...Hepsi de ayrı ayrı tabaklarda.

Bizler önündekini bitiren insanlarız. En az on tabak sıyırtıyorlar sana. Ne kadar çok tabak, o kadar kimyasal!

Bilim adamları üzerinden on yedi saat su akıtılan porseleni inceliyorlar, bakıyorlar ki deterjan olduğu

gibi duruyor hâlâ. Zaten bu yüzden  " şeytan pisliği " diyorlar deterjan artıklarına. Deterjan dediğiniz şey bünyeden de kolay kolay atılmıyor yani ! Kanser için zemin hazırlıyor, adeta kansere davetiye çıkarıyor. Onkoloji servisleri çakılı hasta.Uzman doktorlar endişeli,akibetimiz hayrola!..i

     Dikkat ettiniz mi bilmem daha ziyade meme,rahim,prostat,kolon ve cilt kanserleri artıyor.Çünkü beyaz, bembeyaz çamaşırlar vadeden firmanız size felaket sunuyor.Hasta olmamak için temizlik yapıyoruz,ama temizlik bizi hasta ediyor.Zaten deterjanla yapılan temizlik, temizlik değil. Dışımızı parlatıyor,içimiz kirleniyor.

İşte bunun için şu anda Sağlık Bakanlığımız,  her yerde sağlık ocaklarında hastanelerde ücretsiz kanser taraması yapıyor.Başvurmanızı tavsiye ederim.

      Eğer akvaryum alırsanız satıcı size şu ikazda bulunacaktır: “Camları temizleyin ama deterjanla asla.” Dinlemezseniz balıklarınız ölür, üzülürsünüz sonra. Affedersiniz lağım suyunu bile arıtarak ilk haline çevirmek mümkün.Lakin deterjan bütün arıtma sistemlerine gülüp geçiyor. Bir gün musluklarınızdan köpük akarsa şaşırmayın, çember daralıyor zira.

      Mevzumuzla alakası yok ama geçen okul anıları adlı yazımda bir iki anımızı unutmuşum. Onları da yazarak devam edelim. Hani ilkokul önlüklerine taktığımız beyaz yakalar vardı.İşte bu önlük yakalarını kolalamak mecburiydi. Düşün ağzı süt kokan çocuksun, giyotin taşıyorsun boynunda.Kafanı her çevirişinde keser derini, yolar.Nasıl acır el değmez inan. Bir de orta okul yıllarında hangi akla hizmetse gömleklere manşet taktırırlardı ayrıca.Gömlek bile zor bulunan yıllarda sanki çok lazımmış gibi manşet takardık.Şimdi yine eskiler bilir diyeceğim, 60’larda devlet memurları, özellikle veznedarlar dairede çalışırken  kollarına yarıya kadar siyah kolluk takarlardı.Gömleklerinin yakalarına da aşınmasın diye mendil koyarlardı.

    Dönelim tekrar konumuza. Şimdi hemen gidiyorsunuz mutfağa krem ve sıvı deterjanları imha ediyorsunuz. Sakın çöpe atmayın, ne suya değsin ne toprağa!!! Banyodan da şampuanları kaldırıyorsunuz. Aman gözüm

arabanı bile yıkama onlarla. Bu saatten sonra küle kile dönmek zor ama sabun,boraks ve soda esaslı temizleyiciler deneyebilirsiniz pekalâ.. Saçını zeytin-defne yağlı sabunla yıka, çıkarken sirkeli suyla durula, dua et bana.İnanın cam gibi parlayacak.İpek gibi esecek rüzgârda Sirke de bit mit barındırmaz kafanda.

    Şimdi geliyorum sona.Biliyorum bu yazdıklarım kimseye tesir etmedi galiba.Önce yazan tatbik edecek ki

ondan sonra…Bir dahaki yazıda buluşmak üzere kalın sağlıcakla.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Bülent Özder - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Akyazi.net Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Akyazi.net hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Akyazi.net editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Akyazi.net değil haberi geçen ajanstır.

01

Eskilerden - Şimdiler yahudi mallarinla yikanip parlamayz alışmış defne sabunu on numara

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 12 Kasım 09:59