Yavaş yavaş okul anılarımıza geçelim.Sene 1960. İlk okula başlama senesi. Akyazı'daki eski ahşap Konuralp İlkokulu yıkılmış, yenisi yapılmakta.Talebeler göçmen kuşları gibi dükkânlarda, han köşelerinde
okumaya çalışmakta.Bizim de kısmetimize sınıf olarak Değirmenler Caddesindeki Mustabeyin dükkânları düştü.Tabi Mustabeyin dükkanlarından başka Hastane Mahallesi'ndeki Atatürk İlkokulunda ,Pazarköy
Caddesindeki Tavukçu Hamdi’nin evinin altında okuyanlar çoğunlukta.. Mustabeyin dükkanlarında ortada bir boşluk vardı.Oradan arka bahçeye tenefüse çıkılırdı.Bizim sınıf, baştan üçüncü dükkândı.Sonradan Bisikletçi Mahmut Yaşa'nın dükkânı olmuştu.Öğretmenimiz çok sevdiğimiz Ekrem Erdem'di.
60’lı yıllar, yokluk yıllarıydı.Veliler çocuklarının kırtasiyedir,çantadır,önlüktür,almakta zorlanmakta. Çanta derken, tahta çantalar vardı ; onlardan alınırdı.Kolalı beyaz yaka siyah önlük olmazsa olmazdı.Gerçi ben daha önceki yazılarımda bu ilkokul ile geniş bir şekilde nostalji yazısı yazmıştım.Bu yazıda nostaljinin değişik bir versiyonu..
Biz hep okul diyoruz ama eskiler mektep derlerdi.İlk mektep orta mektep gibi..İlk mektepte İtalyan faşistleri gibi kara gömlek giyersin.İki yanında cepleri olur kidizlerine vurur,Bu cepler dipsiz kuyudur adeta. Ütülenmiş mendil,kurşun kalem,kırmızı kalem, silgi,çakı,pergel,atarsın dolmaz.Hatta benim gibi dağınıklar gazoz kapaklarını,artist resimlerini ( Melek çikletinden çıkardı ) misket,ataç,topaç ve kaytanlarını da
taşıtırlar yanında.Uzatmayalım mürekkep şişesini de sallarsın gider yanına. Bazen kapak oturmaz,nasılsa önlüğün kumaşı kara,zift döksen işlemez ona. Amaa çamaşır leğeninde yıkanan önlüğün renk verip de diğer mintanları boyayınca terliği yersin annenden!!! Bu durumda tesirli mesafeden çıkacak sobayı siper edeceksin ivedi kaydıyla!!
İlkokulda en çok zorlanılan ders,yazı dersidir.Çocuklar pek sevmez.Ama el mecbur.Efendim zikrolunan derse yazı defteri ile girilir.Satırları çift çizgilidir.Biri büyük harflerin diğeri küçük harflerin hudununu belirtir. Taşmaca yok ! Çizgiye basarsan yanarsın,arkadaşın oynar sonra.Derken dosya kâğıdına geçilir.İyi de satırları olmayan bir kağıda nasıl yazabiliriz ki?Hizayı tutturayım derken keşişlemeden esen yellere kapılır, sağ üst köşeye doğru yükselirsin ufala ufala..Motosiklette bir kaide vardır: “Baktığın yere gidersin. " Dur şunun plakasını okuyayım "dersen tamponu öpersin.Yazıda da öyle bakmayacaksın tavana.Ayrıca zulada çizgili
kâğıdın olacak çaktırmadan koyacaksın altına.
Yazı dersini ikiye ayırırlar.Önce kurşun kalemle çalıştırırlar.Sömestrden sonra dolma kalem aldırırlar. Çocuğa soracaksın: " Oğlum evladım,dolma denince ne geliyor aklına?” Biber ya da kadayıf dolma diyorsa salla gitsin, hiç uğraşma. Yok eğer " dolma kalem" diyorsa okuyacak, adam olacak, anasına babasına bakacak sonunda.
Benim dolma kalemle ilk tanışmam ilk okul dördüncü sınıfta başlamıştı.Aldığın ilk dolma kaleminin
kapağını bükersin açılır; arkasında küçük kauçuk pompa vardır; sıkarsın havası çıkar; batırırsın şişeye ve mürekkep emer kâfi miktarda.
Bazı dolma kalemler iddialıdır.Değişik çap ve ebatlardadır.Uç vidalanabilir onlara.Bu uç, iğnecinin enjektörü gibidir.Mürekkebi çelik piston marifetiyle çeker şişeyi lüpletir icabında..Dolma kalemin zaptı zordur, çocuk için daha da zordur.Zaten ucuz kalem, tırık malzeme…Nokta koydun mu elini kaldıracaksın derhal. Bekletirsen akıtır,damlatır kâğıdı boyar.Minikler onu da kurşun kalem gibi ucundan tutar, ciltleri mavi mürekkebi emer, tırnakları mürekkeple dolar. Sıra sıra parmak izlerini görenler de sabıka kaydı sanır.
60’lı yıllarda dolma kalemler altın çağını yaşar.Abonoz,fildişi,kehribar,gümüş gibi seçmece malzemelerden de yapılırlar.Meraklısı bedelini seve seve öder,üçüne beşine bakmaz.Kalem kol düğmesi,kravat iğnesi,cep saati gibi aksesuarlar o yıllarda harbiden itibar kaynağıdır.
İtiraf edeyim aklım kalemden ziyade kutularındaydı.Bazıları kalite ahşaptır,içine kadife döşerler hatta.
Meğer elin oğlu kalemi ceketinin cebine takar, kutusunu çöpe atarmış acımadan. Belki lazım olur diye insan saklamaz mı kenarda?
Derken yavaş yavaş sivil hayatta hiç de lazım olmayan “el yazısı” diye bir şey uydururlar.Uçlarını kıvırıp kıvırıp kuyruk yapar çivi yazısından kurtulurlar.Ben ayrıca yorum kattım kuyrukları iki defa;bir sağa,bir sola kıvırdım." Öğretmenimin beğeneceğini umuyordum.Yazımı görünce " Oğlum bu ne?” diye " feryatlandı,sınıfı yıktı başıma.. " Defter benim değil mi" diyeceksin iyice zıvanadan çıkacak.
El yazısında kelime boyunca el kaldırılmaz.Peki ama noktalama işaretleri? “ü,ö,i,ç,ş,g” harfleri kalın mı kalsın,yumuşamasın mı biraz?Onlar bilahare aslanım sabırlı ol patlama..Hani Hattatlar harekeleri sonradan atarlar ya onun gibi bir şey. Bilahare çini mürekkebi ve divit sardırırlar başına. Çini mürekkebi ve divit, bildiğin duyduğun şeyler değildir. Divitin ucu asla şişeye daldırılmaz, birkaç mangır daha atacak hokka sahibi olacaksın ayrıca.Sonra metal uçlu divitler yayılır.Ancak hokkaya daldırıp çıkarmak zordur, yorucudur. Bir kelime yazamadan kurur, hadi bir daha daldır.
İlk divitler sızdırır, akıtır; neticede yer çekimi diye bir şey var di mi ama? Sıkıntıyı kauçuk bir kese ile çözer,mürekkebi negatif bir hava basıncı ile içeride tutarlar.Yazı dersi imtihanlarında şiir ya da hitabe yazdırırlar.Öğretmen, sınav bitince kağıtları toplar,kırmızı kalemle düzeltme yapar,yazıyı domates tarlasına çevirir adeta.Beğendirmek zor,ne yapsan hata.Tamam kabul, yazım karga burga ve çirkin.İyi de ne bozuyorsun milletin huzurunda? "Aaa tabip mi olacaksın, reçete mi yazacaksın?" filan desene, gaz versen çocuğa!
Haftaya ikinci bölümde, ortaokul anılarında buluşmak üzere kalın sağlıcakla!

Not: Yukarıda gördüğünüz resim 1963 yılında Mustabeyin dükkânlarında görev yapan öğretmenlerdir.
Soldan sağa: Nasiha Saatçı,Yıldız Hanım, Recep Savcı,Nevruz Banoğlu,ayaktaki Fuat Gümüş,Ekrem Erdem, Melek Koç, Sondakini tanıyamadım...
Yorum yazarak Akyazi.net Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Akyazi.net hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Akyazi.net editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Akyazi.net değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Akyazi.net Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Akyazi.net hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Akyazi.net editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Akyazi.net değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Sümer Kap - BÜLENT KARDEŞ HAMAM SOKAĞINDAKİ DÜKKÂNLARDA BENDE OKUDUM
Yazılan yorumlardan Akyazi.net hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Akyazi.net editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Akyazi.net değil haberi geçen ajanstır.