Akyazı Nostalji Yazıları -76- Altmışlı Yıllar Her Telden Ortaya Karışık

60’lı yılların nostalji yazılarına devam ediyoruz. Bu haftaki yazımızda Akyazı'mızda şöyle bir 60’lara gidip o yılları tekrar yaşayalım. Hani derler ya ortaya karışık bir yazı yazarak her telden çalıp potpuri yapalım.Yazımıza başlamadan önce son günlerini yaşadığımız Kurban Bayramınızı tebrik eder, sağlıklı günler dilerim..

Yazımıza önce eski cezaevinden bahsederek başlayalım:Eskiler bilir, 50’li ve 60’lı yıllarda parkın arka tarafında iki katlı hükümet binası,onun yanında jandarma karakolu, arkasında yol kenarında da cezaevi vardı.Cezaevi dediysek, öyle büyük bir cezaevi değildi.15-20 kişilik küçük tek katlı bir ev gibiydi. Açık olan yan tarafını tellerle çevirmişlerdi. İçeride yatanlar gündüz bu açık olan yerde volta atarlardı. Yoldan gelip geçenler onları görür ,tanıdıklarıyla konuşup sohbet ederlerdi.Zaten burada yatanlar küçük ceza alanlardı.Sonra 70’li yıllarda bu cezaevi Hastane Mahallesindeki adliye binasının olduğu yere taşınmıştı.Her çarşamba açık ziyaret günüydü.Herkes gider, cezaevinin içine girerek yakınlarıyla görüşürdü.

       Şimdi şöyle bir detayı anlatayım: Mahkûmları duruşma günü geldiği zaman parkın oradaki adliye binasındaki mahkeme salonuna  kesinlikle araçlarla getirmezlerdi. Üç dört kişiyi birbirlerine kelepçeleyerek yayan yürütürlerdi.Hatta bazı mahkûmlar kelepçeler gözükmesin diye ellerini kazaklarla kapatırdı.Mahkûmları özellikle çarşı içinden geçirirlerdi. Bunu millet görsün de ders alsın diye yaparlardı.

     Geçenki yazılarımın birinde Hendek'ten çuvalla hıyar getirip çarşı içinde satan birisinden bahsetmiştim. Seyyar tahta arabasınının üzerine mavi bir muşamba serer ve  tepeleme hıyar yığardı. Yanına bir teneke de su alıp süngere emdirir, emdirir;ıslatır gevretir adeta.Aman abicim ,o ne güzel koku! Almadan çekip gitmek mümkün mü? Amcam, fırt fırt soyar; dikine keser bıçağın tersiyle ve  tuz sürer arasına. Isırırsınız, su fışkırır sağa sola.Evinizde de salatalık olur ama böyle kokmaz.

      Yazımızın başında ortaya karışık bir yazı yazıp her telden çalacağız dedik ya, şimdi de başka bir konuya geçelim.1960’ larda Akyazı'mızda ceketi omuzlarda gezen yumurta topuk basık ayakkabı giyen kabadayı tipler vardı.Mesela Pehlivan'ın Osman,Kaytarın Hakkı,Manda Deviren Fikri,Berber Orhan Savaş,ŞekerimAlaattin Sayılı,Ustura Ahmet,Hasan Kaya gibi abilerimiz vardı.Bunlar aslında çok dürüst, altın kalpli, kimseye zararı olmayan, işine gücüne bakan insanlardı.Yani o günün şartları öyleydi işte.

      Çarşamba günleri Akyazı'nın pazarı olduğu için her türlü seyyar satıcı gelirdi .Boyunlarına taktıkları teypten acıklı cinayet haberlerini şarkı gibi okuyarak hediyesi 25 kuruş deyip satan destancılar gelirdi Biz de bunlardan alıp eve gider, büyüklerimize okuyup onları ağlatırdık. Bir de pazarda ilaç satanlar vardı. Diş ağrısı,bel ağrısı,siyatik, romatizma,diz ağrısı…her türlü ağrıya iyi gelen ilaçlar diye içinde ne olduğu bilinmeyen şeyleri satarlardı. İşin garibi de kimse sorgulamazdı. Ayrıca sivrisinekler için de ddt ilaçları pazarlarlardı. İnsanlarda bu ilaçları pazardan alırdı.

      Şimdi de başka bir mevzuya geçip zamanın belediyesinin sokak köpeklerini zehirlemesinden bahsedelim. Dönemin belediyesi şimdiki gibi çoğalan sokak köpeklerinden kurtulmak için parlak bir fikir bulur. Köpekleri zehirle itlaf edeceklerdir. Derhal zehirli etler hazırlanır ve köpeklere atılır.Zehirli etleri yiyen köpekler, çırpına çırpına can vermeye başlayınca insanlar köpekleri kurtarmak için sarımsaklı yoğurt yedirip hayatta tutmaya çalışırlardı.Bu durum halk tarafından tepki çekince daha parlak bir fikir bulunur.Belediye,köpekler ölürken çırpınmasınlar diye tüfekle vurmaya karar verir. Şaka gibi ama gerçek.Hemen bir köpek avcısı bulurlar.Bu avcı da bizim sokakta oturan Abdullah Ceylan’dı.Ona “Köpekçi Abdullah “da derlerdi.Hayvanı tek atışta öldürmek için özel fişek yapardı.Sessizce köpeğe yaklaşıp özellikle karnına ateş ederek köpeği tek atışta öldürürdü.

     Sonra ne oldu biliyor musunuz? O zamanlar kapalı pazaryerinin arka tarafı belediye çöplüğüydü. Orada Ramazanlarda iftar saatinde top atılırdı. Köpeklere zehirli et atan belediye görevlisi, işte bu  topu patlatırken top geri tepmiş ve görevlinin yüzü parçalanmış ve bir gözü kör olmuştu.Tüfekle vuran köpek avcısı da Yahyalı yolunda köpek avındayken kamyonun altında kalmış feci şekilde can vermişti. İlahi adalet işte! Zaten cenazesini de belediye kaldırmıştı.

     Günümüze gelirsek Akyazı Belediye Başkanımız Bilal Soykan, çok güzel bir köpek barınağı yaptırdı. Köpekler artık rahat bir şekilde yaşıyor ve her türlü bakımları yapılıyor.Burdan bu hizmeti için kendisine teşekkür ediyoruz.

     Evet, her telden çalmaya devam ediyoruz Bir zamanlar Pazarköy tarafından çok sayıda eşekle çarşıdaki fırınlara  odun satmaya gelirlerdi.Bir eşek yükü odunu beş liraya satıp geri dönerlerdi.

     Çarşı içindeki direklere asılan film afişlerine değinmezsek olmaz.Her yeni film geldiğinde afişlere bakarken  herkesi heyecan sarardı.Sinemada hep iki film oynardı. Çoğu zaman birinde Yılmaz Güney, öbüründe Fikret Hakan oynardı.Gece sinemaya giderken Sinema Sokağının girişinde Çekirdekçi Hüseyin abiden bardakla fıstık veya çekirdek alıp sinemaya öyle giderdik..

     Gençken değirmenlere yüzmeye giderdik.Aynı dereden su içer,Mustabeyin Hamamında yıkanırdık. Yemeklerden kuru fasulyeyi,çorbalardan tarhana çorbasını severdik. O yıllarda faytonlarla seyahat eder, at arabaları ile eşyalarımızı taşıtırdık. O yılarda Tercüman gazetesi kupon karşılığı çekilişle daire verirdi. Biz de kuponları kesip gönderir, çekilişlere katılırdık.Tabii ki bir şey çıkmazdı

       Yine eskiler bilir,diyeceğim. Bizim bir de Adil Güneş Pasajımız vardı.Pasajın içinde Tellal Boyacı Sabri’ye ayakkabılarımızı boyatır,Kahveci Ferhan’ın çay ocağında çay ve önündeki küçük havuza attığı soğumuş yerli gazozları içerdik. Berber Yakup’ta tıraş olur,Aşçı Cavit Damar'ın lokantasında köfte yerdik.

       O yıllarda yollar,musluklar,ziller,paralar bozuktu; ama adamlar sağlamdı. Sigaralardan sarı paket Harman ve bir de Bafra sigarası içilirdi. İçilirdi diyorum, öyle herkes paket alıp içemezdi.Otlakçılık meşhurdu. Zaten Tekel bayileri de tek tek sigara satarlardı. Şimdiki nesil bilmez, o zamanın gençleri yerlerden izmarit toplayıp kıyıda köşede içerlerdi. Hele bir de yarım içilip atılmış izmarit buldular mı değme keyiflerine! İşin garibi de hastalık filan da olmazdı. Enteresandır ne akla hizmetse, sanki sigara çok faydalı bir şeymiş gibi askerken bizlere Asker sigarası, subaylara ise Subay sigarası dağıtırlardı.

     Çarşamba günleri hiç eski pazar yerinde, tahta sergilerin olduğu yerde helva-ekmek veya üzüm-ekmek yediniz mi? O dönemler lokantalar pahalı gelirdi.Vatandaşlar gidip sergilerde iştahla helva ekmek yiyip karınlarını doyururdu. .Hatta o yıllarda ortaokulda okuyan talebeler,öğlen paydosunda yüz gram helva, yarım ekmek alıp sergilerde yerlerdi.Tahta sergiler talebelerin adeta mekânları gibiydi.

      Çarşı içindeki tarihi üstü otel olan Karadeniz kahvesinde hiç çay içtiniz mi? Çarşamba günleri ressamlar gelip kahvede manzara resimleri yaparlardı. Bir de hükumet konağı önünde istida ( dilekçe )  yazanlar vardı. Adliyeden emekli olanlar bir daktilo  bir masa bir de tabure alıp vatandaşın adliye ile olan her türlü işini çözmeye çalışırlardı.

     1965 yılındaki bir ortaokul anımı anlatıp yazımıza devam edelim. Babası Almanya'da çalışan bir okul arkadaşım vardı.Bir gün bana babasının  Almanya’dan getirdiği bir naylon gömlek vermişti. Giyince atletim gözüküyordu.Çok havalıydı.epey sevinmiştim.Maalesef o gömlekler yurt dışından geliyordu.

     Evet, son olarak Bülent Özder'den yani kendimden bahsederek yazımızı bitirelim.Çarşı içinde şu anda Merkez Otel ve kahvenin altında tam köşe başında şu anda kuyumcu olan yerde dükkânımız vardı. Altındere'den Osman Ağaya (Koç) ait olan bu bina 1965 yılında bittiği zaman kiracı olarak girmiş ve 1995 yılına kadar 30 yıl esnaflık yapmıştık

     Peki ,bu 30 yılda neler yapmıştık, yazalım.Babam, -Babama Yemişçi Nuri Bey derlerdi- Hikmet  abim ve Ercüment adlı kardeşimle beraber çalıştık.Önceleri Tekel bayiliği ve yemişçilik yani manavlık yapmıştık. Zaten o yıllarda Akyazı'da dört beş manav vardı,biri de bizdik.Daha sonra Akyazı'da ilk defa kuru kahve çekme makinesi alıp kuru kahvecilik yapmıştık.Dükkânımızın ön camında “Brezilya Kuru Kahvecisi” yazardı. Bir de yine çarşı içinde Kırtasiyeci Hidayet Sezgin’de kuru kahve makinesi vardı. Onun camında da  “Yemen Kuru Kahvecisi” yazardı.Oğlu Nüzhet Sezgin halen aynı  yerde kuru kahveciliğe devam ediyor.Bizim bir de -eskiler bilir- çok meşhur fıstık işimiz vardı.Kuru yemişçiliğin olmadığı o yıllarda Adapazarı’ndan aldığımız çiğ fıstığı  simitçi fırınlarında  kavurtur  ve akşam üzeri dükkânımızın önündeki demir tepsiye döker satardık. O kadar çok talep olurdu ki satmaya yetiştiremezdik .Bir dönem de Spor Toto bayiliği yapmıştık.80’li yıllara geldiğimizde Tekel bayiliğini kaldırmış, dericiliğe başlamıştık.

    Evet, kendimizi de  kısaca tanıttıktan sonra bu yazımızın da sonuna gelmiş olduk.Farkındayım biraz uzunca bir yazı oldu, kusura bakmayın. Okurken yoruldunuz ama idare edin, nasıl olsa bayram tatili var.Bu yazıda ismi geçip rahmetli olanlara Rabbim, rahmetiyle muamele etsin inşallah! Hepinize tekrar hayırlı bayramlar dilerim. Bir dahaki yazıda buluşmak üzere kalın sağlıcakla!

30 Haz 2023 - 19:44 - Yaşam


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Akyazi.net Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Akyazi.net hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Akyazi.net editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Akyazi.net değil haberi geçen ajanstır.

03

Adnan Bak - Çok teşekkür ederiz eski günleri bizlere tekrar yaşatdın. Emeği geçenlerden Allah razı olsun.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 02 Temmuz 12:08
02

Raci Şener - @Bülent Belül 01 nolu yoruma cevabı: 1970'li yıllardan beri bildiğim Akyazı,eskiden daha yaşanabilir ve doğal bir yerdi sanki

Yanıtla . 1Beğen . 0Beğenme 01 Temmuz 11:30