70’li yıllar artık radyolara veda ettiğimiz,yavaş yavaş televizyona geçtiğimiz yıllardı.Artık herkes yavaş yavaş televizyon almaya başlamıştı. Televizyon fiyatları da o zamanlar beş bin lira civarındaydı. Nakit parası olmayanlar bileziklerini, altınlarını bozdurup televizyon almaya başlamışlardı.61 ekran olan televizyonlarda AEG, Saba,Telefunken,Arçelik,Vestel,Nordmende gibi markalar vardı. Akyazı’da ilk televizyon satanlar Veyis Atabekler,Fazlıoğulları,Nail ve Nadir Sarıhan kardeşlerdi. Hatırlayanlar bilir, Nadir Sarıhan vitrine bir televizyon koyardı.Akşam olup yayın başladığı zaman dükkânı kapatıp giderken televizyonu açardı. Dükkânın önü dolar, herkes ayakta televizyon seyrederdi.
Televizyon alanlar,onu önce evde bir köşeye masanın üstüne koyarlardı.Daha sonra televizyon dolapları çıktı.Televizyonu itina ile içine yerleştirir, kapağını çeker, kapatırlardı. Dolapların kilitli olanları da vardı. Tabi olmazsa olmaz dantel örtüsünü de televizyonun üstüne koyar, altına da bardak ve fincan takımlarını dizerlerdi. Sonra elektrikler gidip geliyor,bu durum televizyonu yakar, bir tanede regülatör alın,dediler.Haydi bir tane de regülatör alıp onu da en alta koyduk mu içimiz rahat ederdi. Yalnız bir sorun vardı, o zamanlar evler böyle çok katlı değildi. Onun için televizyonlar iyi çekmez, karlı karıncalı seyrederdik. Onun da bir çaresini bulmuştuk.Üç dört metrelik bir boru alıp ucuna da çubuklu anteni monte ederdik. Çatıya çıkarak anteni Kartepe veya Keltepe'ye döndürüp sağa sola çevirerek ayarlamaya çalışırdık.Tabi ufak tefek çatıdan düşme olayları olmuyor değildi.
Artık “telesafirlik” başlamış, televizyonu olmayanlar alanların evlerine misafirliğe gider ve kapanana kadar hep beraber tv seyredilirdi. Ev sahipleri gelenleri mülteci gözüyle görürdü.
TRT, ilk yıllarda kısıtlı yayın yapardı.Akşam beş gibi asker görüntüleri eşliğinde İstiklal Marşı ile açılır, gece on ikiye doğru yine İstiklal Marşı eşliğinde kapanırdı.Misafirliğe gelenler bayrak çekilmeden kalkmazlardı. Akşam haberleri 8 gibi okunurdu.İlk haberleri erkeklerde Zafer Celasun,Tuna Huş; kadınlarda ise Jülide Gülizar okurdu.Pazar günleri kahvaltıdan sonra saat on gibi zevkle seyrettiğimiz kovboy filmleri oynardı.Öğleden sonra Cenk Koray'ın “Telekutu”, Erkan Yolaç'ın “Evet Hayır“ yarışma programlarını, Güneş Tecelli'nin magazin programlarını seyrederdik. Ayrıca müzik eğlence programlarında günün sanatçılarını dinlerdik. Size bir şey söyleyeyim mi, o yılların tek kanallı TRT’nin yaptığı kaliteli ve ahlaklı yayınları şimdi bugünün tüm kanalları yapamıyor.Yine o yıllarda Barış Manço'nun “Adam Olacak Çocuk” Öztürk Serengil'in “Gülünüz Güldürünüz” ile ünlü şovmen ve siyasî hiciv ustası Celal Şahin'in akordiyon ile çaldığı müzik programlarını zevkle seyrederdik. Bir de hatırlarsınız siyasi partilerin açık oturum programları olurdu.Siyasi parti liderleri olan Demirel,Erbakan,Ecevit ve Türkeş'in katıldığı açık oturumlar olurdu.Gayet medeni bir şekilde birbirlerine hakaret etmeden tartışırlar ve bu programlar ilgi ile izlenirdi.
Şimdi gelelim televizyon dünyamızın o yıllardaki ilgi ile seyrettiğimiz ilk dizilerine.Yalnız siyah beyaz yayınlanan bu dizilerin büyük çoğunluğu kendi ülkelerinde renkli olarak çekilmelerine rağmen ancak 1982 yılından sonra renkli yayına geçen TRT’de renkli olarak yayınlanmaya başlamıştır.Tabii o dönemlerde yayınlanan dizilerin hepsini tek tek yazmanın imkanı olmadığından yalnız bizde iz bırakanları şöyle bir gözden geçirelim: İlk olarak kepçe kulak karakteri ile hafızalara kazınan Mr. Spock’ı bizlere sevdiren uzay gemisi Atılganın maceralarını anlatan “Uzay Yolu” adlı diziyi büyük bir heyecanla seyrederdik.Hatta bu diziyi ilk olarak Nadir Sarıhan'ın çarşı içindeki dükkânında vitrine koyduğu televizyondan dükkanın önünde ayakta izlerdik.Sonra “Bonanza” ve “Küçük Ev “ gibi dizileri izlerdik.Sonra bizlere basketbolu sevdiren, turnike atmayı öğrendiğimiz “Beyaz Gölge” dizisini ve ayrıca Dr.Richard Kimble sanki babamızın oğluymuş gibi şerefsiz Falconetti’ye küfürler ettiğimiz “Kaçak” dizisini ilgi ile izledik.Oynadığı dönemlerde çok popüler olan buruşuk pardösülü komiserin maceralarını anlatan “Komiser Kolombo”dizisi vardı. Cinayetleri ustalıkla çözerken ona hayran kalırdık. Hukukumuzu ondan zannettiğimiz avukat Petroçelli’nin hukuk mücadelelerini anlatan “Söz Savunmanın” adlı dizi vardı mesela. Akyazı’mızda yıllar öncesinin sevilen avukatı Cahit abiye “Petroçelli” lakabı verilmişti.
Bir de pazar akşamları geç saatlerde yayınlanan Brezilya dizisi “Köle İsaura” vardı.Kunta Kinte gibi zenci olmadığı halde neden köle olduğunu anlamamıştık. “Mc Millan ve Karısı” adlı diziyi de çok sevmiştik.O dizinin başrolünde oynayan kapı gibi adam olan Rock Hudson’un Aids’ten öldüğünü duyduğumuzda çok şaşırmıştık. “Flamingo Yolu” diye bir dizi vardı. Onda da üçkağıtçı Şerif Taytıs’a çok kızardık.Bir ırkçılık dizisi olan “Kökler” vardı Onda da Kunta Kinte’ye çok acırdık.
Başka neler izlemiştik? “Altın Kızlar, Çarlinin Melekleri,Tatlı Cadı,Kara Şimşek,Görevimiz Tehlike” dizileri ilk aklıma gelenler.Bir de o yıllara damgasını vurmuş, yayınlandığı zaman sokaklarda kimsenin kalmadığı, ahlâk erozyonuna yol açan ve evlerimize dinamit yerleştiren “Dallas” diye bir dizi vardı. Niye öyle diyoruz çünkü bu dizide çarpık ilişkiler aldatmalar, alkole özendirmeler hepsi vardı .Bu dizi iyi ile kötüyü, Ceyar’la kardeşi Bobby’nin mücadelesini anlatırdı. Tabi biz karakter olarak iyi olan Bobby’yi tutar ve kötü olan Ceyar’ı sevmezdik. O yıllarda kızdığımız arkadaşlara da "Naaber lan Ceyar? " diye takılırdık. Hatırlıyor musunuz bilmem, final bölümü yayınlandığı zaman sanki sokağa çıkma yasağı var gibi sokaklarda kimseler yoktu.Son sahnede bir silah sesi duyulmuş ve Ceyar vurulmuştu. Sanki çok lazımmış gibi kimin vurduğunu çok merak etmiştik.
Bir de yılbaşı programları olurdu bilirsiniz.Gece oldu mu illa ki -çok affedersiniz- dansöz çıkardı.Tabi hep birlikte yeni yıla dansöz eşliğinde (!) girerdik.İşin garibi 12 Eylül darbesinin mimarı Kenan Evren bile bu duruma sıcak bakar, bir şey demezdi.Dansöz mü çıkacak,kesinlikle o Nesrin Topkapı’ydı.
O yıllarda yayın bitip de televizyon kapanırken sanki biz kapatmayı bilmiyormuşuz gibi ekranda " Televizyonunuzu kapatmayı unutmayın." uyarısı çıkardı. Evet, televizyon kapanırken biz de bu haftaki yazımızı bitirmiş olduk. Bir dahaki yazıda buluşmak üzere sağlıcakla kalın!
Yorum yazarak Akyazi.net Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Akyazi.net hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Akyazi.net editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Akyazi.net değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Akyazi.net Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Akyazi.net hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Akyazi.net editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Akyazi.net değil haberi geçen ajanstır.